“Şeyinin ucuyla İş Yapmak” Gerçeği ve Genel Seçim
Türkiye’de neden her şey bombok?
Parayı neredeyse “anana küfür eder ” gibi alan, para üstünü “babana küfür eder” gibi veren, yolda karşıdan karşıya geçerken ne kadar yavaş yürür, insanların hayatlarını ne kadar kötü hale getirebilirse bu küçücük eylemiyle o kadar mutlu olan, yaptığı her işten tiksinen ve kabalığın, duyarsızlığın, “umursamazlığın” ve hatta diğer insanlara mütemadi bir “önce BENİM dediğim olacak” diyen koskoca bir güruh.
Girdiği her dükkandan çıkarken benzin döküp yakmak ister mi insan?
Her şeye bahane bulan, her şeyi kendi istediği gibi yapmaya çalışan, otoriteye başkaldırıdan bihaber olup yaptığı işin doğrusunu anlatmaya çalışan herhangi birine “heaaassiktir len :-)))” tavrının muhteşem zekice ve “witty” olduğunu düşünen bu güruh bu hale nasıl geldiğini, nasıl bu kadar bireysel zekanın artık işleyemez olduğu bir cehalet seviyesinde hayatta kalabildiğini düşünüyorum duruyorum.
Gözlükçüye gidiyorum. “Bakın” diyorum, “Bu gözlük benim için pek kıymetli ancak yamuldu. Camlarını değiştirmeden önce düzeltebilir misiniz öğrenmek istiyorum.” “Pek tabii ki Beyefendi !” diyorlar. Yani kendine o kadar güveniyor ki ben anında anlıyorum olmayacak bu iş. Bu kadar özgüven, işini iyi bilen ve yapan birinde olamaz. Olmamalıdır. Ama ben gerizekalı olduğum için “Peki. Ama yapamazsanız size ödeme yapmayacağım” diyorum. “Öyle birşey olmaz Beyim merak etmeyin.” diyorlar. Çünkü biliyorlar mike mike ödeyeceğimi.Çünkü biliyorlar, bu millet ya “lanet olsun tamam allahın aşkına al ve sus” diye ya da “hööh dödödödö öl pörömö” diye verir parasını.
Olmadı. Yapamadılar. Mahvettiler gözlüğü.
Bir çanta aldım ortamların en kalburüstü diye bilinen dükkanların birinden, çantanın bir parçasını torbaya koymamışlar. Aradım dedim “Bu parça yok?”, “Beyim çok özür dileriz. Hemen ilgilenen arkadaşa ulaşıp 10 dakika içinde arıyoruz sizi.” Aramadılar. Ertesi gün 2'ye kadar oyaladılar. Çünkü benim ekstra çanta parçasına ihtiyacım vardı ve onlara yalan söylüyordum.
“Abi tarhanam…Offff…” diyor, “Ey maşallah ver abi!” diyoruz.Bir tanesi yarım iki kase geliyor. Soğuk. Geri gönderiyorsun, “başka yok” abi diyorlar. Yani zaten dibini vermemiş olsan böyle olmazdı ki bu işler… Neden bana yalan söylüyorsunuz? Niçin işinizi ciddiye almıyorsunuz gerizekalılar?
Gazete alırsın telavizyonda haber izlersin muhabirinin sorduğu sorular angut gibi. Tatil köyüne gidersin “telefon çekiyo mu” dersin, göz göre göre yalan söyler. Çünkü zaten gelince sen mike mike kalacaksındır orada.
Araba sürersin birileri seni hep öldürmeye çalışır.
Bişeyi 1 söylersin 2 gelir. 3 söylersin 1 gelir. Bir ağaç keserler kafana düşer, bir film izlersin sesi kısıktır ilk 5 dakika, yalan söylerler, yanlış söylerler, “beğenmiyorsan taksiye bin”dir, monşerler demokrasisidir. Güzel ve doğru olan her şey “elit”tir.Düzgün çalışmak “artislik”tir. Çalışkanlık “ineklik”tir. Doğruyu söylemek “ispiyonculuk”tur. Kavga etmemek, konuşalım anlaşalım demek “ibnelik”tir. Şikayet edene “ağlama lan”, rica edene “ne yalvarıyosun yavşak", “Seviyorum” diyene“iyice karı oldun”dur. Her şeyi alaya alan bu milletin, koca koca adamların ağzına bütün sosis sokan Mehmet Ali Erbil’e HALA gülmesi çok mu şaşkınlık verici?
Tembel, vahşi, sistematik hiçbir eğitimin kıymetini bilmeyen ve bilakis bu tip şeyleri aşağılayan bu kültürün, bu milletin sürekli yalan söyleyen, çalan çırpan, yakalanınca gülen, rakipleriyle alenen dalga geçen, kaba saba bir politikacıya 12 sene oyvermiş olması şaşılacak birşey değil.
Türk eğitim ve aile sisteminin her anında, yani insanın çıkmadığı yaklaşık 19 senelik bir cam kavanozun her santimetre küpünde öğretilen şudur: her şeyin kolay bir yoluvardır. Hiçbir şeyi tam olarak yapmak zorunda değilsin.Kurallara uymak birkaç “yalaka”nın dışında kimse tarafından yapılması gereken birşey değildir çünkü müeyyideler hiçbir zaman o kadar ağır olmayacaktır. Çünkü müeyyidelerin uygulanmasını sağlayacak sistemi yürüten kişiler de aynı iplememezliktedir. Onlar da birilerinden tırsmakta, onlar da birilerinden nemalanmaktadır.
“Anne bunu alıyım mı” — alma. “Anne bunu alıyım mı” — alma. “Anne bunu alıyım mı” — alma. “Anne bunu alıyım mı” — al allah belanı versin. Neden? Çünkü bu çocuk bebek ağlamasın diye istediği her boku yapmışsınız. Önemli olan doğrunun ve aklın, bilimin gösterdiği şeyin yapılması değil, o an o kişilerin rahatsız olmamasıdır. Yeter ki sussun o çocuk. Anlık bir bireysel tatmin üzerinden hareket eden tüm eylemler, bunların bir araya gelişi, hiçbir zaman saygın bir toplum yaratabilecek ivmeyi kazanamayacak, “şunun şurasında bilmem kaç yıllık ömrüm kaldı” bilgisinin sürekli aklın arkasında biryerlerde “bu yüzden ben olmayan herkesin canına okuyayım" algısıyla Türk milleti asla refaha eremeyecektir.
Yaya yoluna, engelli yoluna araç park ediyorlar
Laf söyleyince de “Kaaaardeeşşim cuma cuma benim asabımı bozma hadddi canım karrrrdeşimmm” diyor. Ne olacak şimdi? Anlıyorsunuz değil mi? Herkes biliyor değil mi bir sonraki serzenişimi? “Polis (ACAB) çağırsan ne olacak?”
Şhirliyle kafa geçer, “noooldu ssosssyeteee misin?” diye keser atar kendi içinde şikayeti duyar duymaz.
Kelimenin tam anlamıyla, eğer bir sorun “benim” başıma gelmiyorsa bu sorun o kadar da önemli değil, o kadar da çözülmesi gereken yahut “benim” eyleme geçmem gereken birşey değildir.
Bunun da nedeni elbette yine Türk eğitim sisteminin “bütünlük” algısını veremeyen hatta bunu anlamayan bir sistem oluşudur. Şeylerin ve sistemlerin birbirine derinden bağlı olan kavramlar olduğunu, her şeyin bir türlü birbirinden etkilendiğini, kolaborasyonun ve topyekünlüğün önemini bir türlü anlatmayanınca “olayları” yahut “formülleri” öğreten bir eğitim ve toplum sisteminden “bunu böyle yaparsam bilmemneye zarar verir” diye analiz edebilen insanların çıkmasını beklemek abesle iştigaldir.
Her şeyle dalga geçin. Her şeyi aşağılayın. Her şeyi şeyinizin ucuyla yapın.
Çünkü sonuçlar hiçbir zaman sizin tüm hayatınızı etkileyecek kadar büyük olamaz. Her şeyden yırtmanın bir yolu vardır. Her şeyi yarım yamalak yapmak günün sonunda hiçbir şey yapmamaktan iyidir.
4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz.
“Beğenmiyorsan siktir git” derler. Çünkü önemli olan güzel birşeyler yapmak değildir. Adalet değildir. Sistemin yürümesi değildir Önemli olan “ben”liğin olduğu gibi kalması ve kişisel çıkarlardır. Bu yüzden yönetecek olanları seçerken nasıl ve kimi seçeceği bellidir bu güruhun!!!